Otizm, çocuklarda sosyalleşme ve iletişim becerilerinin gelişmediği bir hastalıktır. Bu beceri farklı düzeylerde geri kalabildiğinden hastalık tıbbi olarak “Otistik Spektrum Bozukluğu” olarak adlandırılır. Genellikle genetik bir eğilim olduğu kabul edilir ve 100’den fazla gendeki değişikliklerle otizm arasında ilişki bildirilmiştir. Fakat çevresel faktörler de (sosyal izolasyon, ekrana uzun süreli maruz kalma gibi) tabloyu belirginleştirir. Tedavi eğitim ağırlıklıdır. Huzursuzluk, endişe, hareketlilik gibi semptomlar ilaçla kontrol edilebilir.
Oksitosin, hipotalamusta sentezlenen ve nörohipofiz bezi tarafından salgılanan bir peptid hormondur. Sosyal bağlanma, üreme, doğum ve emzirmede rolü vardır (Wikipedia). Tıpta en önemli kullanımı doğumda uterus kasılmalarını arttırmasıdır ki hormon ismi de Yunanca “hızlı doğum” dan gelir.
Oksitosinin, sosyal becerilerin arttırdığı bazı fare otizm modellerinde gösterilmiş. Ayrıca oksitosin reseptörü mutasyonlarıyla ilişkilendirilmiş nadir otizm olguları bildirilmiştir. İnsanlarda, sosyal bağlanma üzerine yapılmış gözlemlere de dayanarak nasal oksitosinin otizmde etkisi ufak çalışmalarda gösterilmiştir. Bunun objektif olarak test edilmesi için yapılan kontrollu bir çalışma NEJM dergisi 14 Ekim 2021’de yayınlandı:
Sikich ve arkadaşları, çift kör ve plasebo kontrollu geniş çalışmada intranasal oksitosinin 3-17 yaş arası otistik çocuklarda etkisi araştırmış. Hipotez olarak, otistik çocuklarda sosyalleşme motivasyon azlığını giderecek “sosyal bir ödül” gibi oksitosin öngörülmüş. Fakat iyi düzenlenmiş bu çalışma, oksitosinin otistik çocuklarda sosyal becerilerde bir kazanım sağlamadığını gösterdi. Çalışma, ilaçlarla hızlı bir çözüm umudundaki aileler için olumsuz olmakla beraber aynı dergide yayınlanan Editorial’da Daniel Geschwind hala erken yaş grubu ve yoğun eğitimle birlikte oksitosin sisteminin etkilerinin araştırılabileceğine dair görüş belirtmiştir.